Hava inanılmaz sıcak arkadaşlar, ben sıcaktan nefret eden birisiyim. Gerçek anlamda nefret ediyorum fakat bir yandan da yarın güneş sönse “ne kadar güzel biraz ısınsa keşke” diyecek de yüzsüzlüğe sahibim.
Geçenlerde Altınoluk’taydım bir kaç gün orada kaldık ama gölgede kaldım yani, 3-4 defa denize girdim – çıktım o kadar fakat gel gör ki 2 basamak karardım.
Carrier’dan allah razı olsun, evde de bütün odaları kapatıyorum, salondaki klimayı açıyorum (bir de çalışma odam açık tabiki) ve nispeten biraz serinleyebiliyorum.
Onun dışında güzel filmler geliyor, heyecanlanıyorum. Alien Romulus mesela, çok güzel olacağa benziyor ama ondan önce alien serisini tekrar mı izlesem ne yapsam, güzel olur. The Boys bu sezon eh işteydi, house of the dragon ise bir çıkıyor bir iniyor, severance başlasa keşke.
Çok film birikti, onları da eritmem gerekiyor, legolarımı yapmam gerekiyor, bir sürü şey yapmam gerekiyor ama.. zaman işte 🙂 en değerli birim.
Ben buraya baya bir şey yazacaktım ama unuttum, heh dur ya dur, yeğenimi gördüm, çok büyümüş, bir de aşırı tatlı, kardeşimden nasıl kıvanç tatlıtuğ çıktı anlam veremiyorum. bazen onu özlediğimi hissediyorum, kokusu burnuma geliyor. geçenlerde de yazlıktan onları alıp istanbul havalimanına bıraktım, bir şekilde huysuzlaştı ve ağlamaya başladı hep, öyle ağladı ki benim içim parçalandı ve benim de nedendir bilinmez gözlerim doldu. gerçek anlamda doldu ama. insan böyle benim canımı al ama senin canın acımasın diyor sanırım. Büyüdüğünü görünce nasıl olacak bakalım, çok garip his dayı olmak.