merhabalar efendim, bugün gündem yoğun, en geç olaylardan en yeni olaylara doğru gitmeye çalışacağım.
yeni işime başladım bunun için de pazartesi gidip, araç, ipad vs ekipmanlarımı almak oldu, biraz gergindim ilk başta fakat sonraları açıldım, özellikle her şeyin önceden hazır edilmiş olması çok hoşuma gitti, Roche’dayken IT telefonu verirdi, ardından ekran koruyucu verirdi ve derdi ki ”siz takmalısınız.” burada bu yok hoşuma gitti fakat telefon veya ipadleri ömrü dolunca biz alamıyormuşuz onda da üzüldüm ne yalan söyleyeyim.
salı günü ekip ile tanıştım ve odam varmış benim.. odam, oda, nasıl yani? yıl 2025 odam falan var. bana hala çok garip geliyor. böyle insanlar kapıyı vurup giriyorlar falan çok garip. ofiste kahve makinesi yok aslında var filtre kahve makinesi var ama nespresso falan yok (derdini sikeyim dediğinizi duydum) fakat ben de buna bir çözüm üretebilirim. bakalım.
ofistekiler iyi gibi, benden önceki lead bunlara çok kötü davranmış ya, günaydın demiyormuş, iyi akşamlar falan demiyormuş. bi garip yani, farklı bir tip. bunlar bende olan (normalde de olan) sıcak kanlılığı görünce biraz afalladılar sanırım.
derken bir sabah kalktık ki ekrem başkan gözaltına alınmış, yine ve yine muhteşem demokratik bir ülkeye kalktık anasını satayım. çok pişman oluyorum bazen yurtdışına gidip de burayı siktir etmediğime. her gün ayrı bir dert, ayrı bir enflasyon, ayrı bir hukuksuzluk.. burada eskiden bir yazım vardı, onu açacağım yıllar önce yayınlamıştım. ”sen türkiye’sin..” bunun orijinal hali naziler zamanında kullanılmış, şimdiki ile fark yok zaten. O yıllarda bu kişiler başımızda olsaydı, kendileri gibi düşünmeyenleri bence fırınlara atarlardı. bu arada eğer ekrem’in bir yolsuzluğu falan varsa eyvallah ki yoktur fakat bu adalet denilen şey herkese aynı işlemiyor işte, i. melih gökçek mesela.. onun müebbet yemesi falan gerekiyor keza diğerleri de şöyle bir belediyeleri açsalar neler çıkacak neler fakat işte adalet herkes için aynı terazi olmuyor.
Bugünler de geçecek eminim, her gecenin bir sabahı vardır.